Hatalardan Artık Ders Çıkarmalıyız! | Saadet Partisi
 
   

Hatalardan Artık Ders Çıkarmalıyız!

03.6.2020

Hatalardan Artık Ders Çıkarmalıyız!

SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

PROF. DR. SABRİ TEKİR’İN

KONUŞMA NOTLARI

30 Mart 2020

Muhterem Vatandaşlarımız, Aziz milletimiz;

İnsanlık küresel anlamda hayati önem taşıyan bir kriz sürecinden geçiyor. Sağlık merkezli görünen, fakat muhtemel sonuçları itibariyle dünyanın ekonomik, sosyal, siyasal yapısını ve düzenini sarsacak, mevcut paradigmaları yerle bir edecek bir kriz sürecidir bu.

Bu kriz sürecinin iyi yönetilmesi gerekmektedir. Ancak, pandemik yani küresel çapta yaygın bir salgın olması, yine alınacak küresel tedbirlerde aynı etkinliğin gösterilmesini güçleştirmektedir. “Covid-9” virüsünün salgın halinde görüldüğü ülkelerin salgınla mücadelede sahip oldukları ekonomik imkan ve kapasitesi, sorunu algılama  ve bakış açısının farklı olması salgınla etkili mücadeleyi sınırlandıran faktörlerden bazılarıdır.

Gönül isterdi ki, 2. Dünya Savaşı sonrasında, savaşların önlenmesi için geliştirilen uluslararası kurumlaşmaya benzer, “Covid-9) yani Corona Virüsü ile mücadelede de küresel işbirliği sağlanabilsin.

Ancak, görünen o ki, böyle bir işbirliğinin işaretleri henüz görünüyor değildir. Halbuki, günümüzde ulaşım ve teknolojik gelişmeler, ticari ve sınai iç-içelik tüm dünya uluslarını salgın karşısında eşit düzeyde etkiye maruz bırakmakta, tedbir alınmadığında ise daha da derinleşen etkiler meydana getirebilecektir.

Bu kısa girişten sonra, başta bu mücadelede hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, hayatta olup tedavileri sürenlere  de sağlık ve afiyetler diliyorum.

Salgınla gece gündüz demeden fedakarca mücadele eden başta sağlık çalışanlarımıza olmak üzere, siyasi ve bürokratik kademelerde görev yapan tüm kamu görevlilerimize minnet ve şükran duygularımızı ifade etmek istiyorum. 

Aziz Milletimiz;

Zor bir süreçten geçiyoruz. Bu zor dönemlerde alınacak özellikle ekonomik ve günlük hayata ilişkin tedbirlere yönelik siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve mesleki kuruluşlar tarafından ardı ardına açıklama ve tavsiyeler yapılmaktadır.

Bu tavsiyelere ek olarak bizim ekonomik ve özellikle tarımsal faaliyetlere ilişkin tavsiyelerimiz olacaktır. Milletimiz ve insanlık birlik ve beraberlik içinde inşaallah bu gaileden en kısa zamanda kurtulacak, sağlık ve huzur dolu günlere avdet edilecektir.

Alınacak ekonomik önlemlerin:

  • İşsizler ordusunun artmamasına,
  • İmkanlar dahilinde üretim ve tüketim zincirinin aksamamasına,
  • İşini, işyerini bırakıp evinde oturmak zorunda kalan insanlarımızın maruz kaldıkları zararların telafisine,
  • Alınan önlemlerin uygulanmasında adaletli, eşit ve hakkaniyet ölçülerin muhafazasına,
  • Bu amaca yönelik olarak şeffaf bir politika takip edilmesine,
  • “Belli bir kesime, sektöre, bölgeye veya yandaşlara” yönelik iltimaslı uygulamaların yapılmamasına yönelik olmalıdır.
  • Kriz politikalarının başarısı, halkın gönülden destek vermesine bağlıdır. Adalet ve hakkaniyet duygusu zedelenmiş halkın destek duygusu da zayıflayabilir. Bu hususa azami dikkat gösterilmelidir.

Kıymetli basın mensupları

Ekonomimizin zaten sıkışık olduğu bir dönemde, şimdi de bu virüs belası nedeniyle, yönetim haklı olarak milletimizin evinde kalmasını talep etmekte, bu nedenle başta büyük şehirler olmak üzere adeta hayat durma noktasına gelmiş bulunmaktadır.

Elbette ki sağlık ve hayat her şeyden önce gelecektir, fakat hayatı adeta durduran bu şartlar belli bir süreden fazla devam ettiği takdirde ekonomide üretim merkezleri kapanabilir, ticarethaneler kepenk indirebilir, en önemlisi hayati derecede önemli beslenme ihtiyacını karşılayan tarımsal faaliyetler sekteye uğrayabilir.

Yönetim, tarımsal üretimin devamını sağlayacak tüm tedbirleri acilen almalı ve insanımızın gıda ihtiyacını karşılayan marketlerdeki rafların ve pazarlardaki tezgahların boşalmamasına dikkat etmelidir.  Böyle kriz dönemlerinde ilk ve öncelikli olarak gıda üretimi, tedarik ve tüketim zincirinin etkili, verimli ve güvenilir biçimde kurulmasına ve işlemesine yönelik tedbirlerin alınmasına önem verilmelidir.

Sayın Genel Başkanımızın basın toplantısında önemle üzerinde durduğu birkaç noktayı tekrar hatırlatmak gerekmektedir.

  1. Krizle mücadelede acil bir tedbir olarak, hiç kimsenin mağdur olmamasına azami duyarlılık gösterilmeli, TC kimliği taşıyan herkese (kişi başına) 1000’er TL nakit yardımı yapılmalıdır. Bu yardım, gelir düzeyine bakılmaksızın tüm sosyal gruplara eşit şekilde uygulanmalıdır.
  2. Bu tedbir konusunda spekülatif değerlendirmelere asla itibar edilmemeli, toplumun yönetime olan güveninin pekiştirilmesine öncelik verilmelidir. Bunun nakdi boyutu sadece 83 milyar TL’dir.
  3. Kriz dönemi harcamaları için bu yok mesabesinde olan bir miktardır. ABD’nin 2.2 Trilyon $, Almanya’nın 641 milyar € tutarındaki harcamalarla mukayese edildiğinde bu cüzi bir miktardır. Kaldı ki krizle mücadele için Türkiye’nin ayırdığı 100 milyar TL (14.2 milyar$)ın bu mücadelede başarı kazanmak için yeterli olmadığı konusunda herkes hemfikirdir.

Krizle mücadelede temel amaç, birinci derecede herkesin hayatını idame ettirebilecek bir ekonomik ortam oluşturmak olmalıdır. Bu amaca uygun olarak: 

-İşverenlerin üzerindeki “vergi yükü” azaltılmalı, çalışanların işveren üzerindeki yükü devlet tarafından omuzlanarak insanımızın işsiz kalmasının önüne geçilmelidir.

Bu kapsamda vergi ve SGK primlerinin ötelenmesi şeklindeki önlemler yetersizdir. Kriz süresince bu yükler işveren üzerinden tamamen kaldırılmalıdır.

– Asgari ücretlilerden krizin olağanüstü etkileri geçinceye kadar ücretlerindeki vergiler %0 noktasına çekilmelidir.

– Stratejik sektörlerdeki şirketlere devlet gerekirse ‘ortak olmak’ suretiyle hem kaynak enjekte etmeli hem de stratejik alanlardaki üretim faaliyetlerinin aksaması önlenmelidir.

– KOBİ’lerde işçi çıkarmadan faaliyetlerine devam edenler ile ilave işçi çalıştıranlara ’emek kredisi’ adı altında destek sağlanmalıdır.

– Temel gıda ve temizlik maddeleri üzerindeki vergiler sıfırlanmalıdır ve belirli bir süre tavan fiyat uygulaması yapılmalıdır.

– Nasıl ki sağlık tedbirleri için bir Bilim Kurulu oluşturuldu ise; aynı şekilde alanında uzman kişilerden müteşekkil bir ‘Ekonomi Kurulu’ oluşturulmalıdır.

Bu hususları böylece vurguladıktan sonra, tarımla ilgili görüşlerimizi şu şekilde ortaya koymaya çalışacağız:

TARIMA YÖNELİK KRİZ ÖNERİLERİMİZ

Tarımsal üretimin devam etmesi hayati bir öneme sahiptir. Tarımsal faaliyetlerde ortaya çıkacak aksamalar virüs salgınından çok daha önemli ve derin kalıcı yaralara neden olabilecektir. Gıda ihtiyacı insan denilen varlığın – insanımızın birincil derecede önemli ve vazgeçilmez ihtiyacıdır, dolayısıyla tarım kesimine ve tarımsal üretime özel önem veren politikalar geliştirmeliyiz.

İlk önce tarım sektörüne yönelik olarak ivedilikle alınması gereken tedbirleri şu şekilde vurgulamakta yarar vardır:

1-Çiftçiye milli gelirden, mevcut kanunlar muvacehesinde ayrılması gereken ve 45 milyar TL’i bulan  payın bu yıl tam olarak ve ivedilikle aktarılmalıdır. Bu 45 milyar TL’nin amacına uygun etkili ve verimli kullanımı da kontrol edilmelidir.

2– Çiftçilerimizin ve esnafın kredi borç ödemeleri ertelenmeli, kredi vadeleri makul düzeye yükseltilmeli, kredi borçlarının faizleri düşük olarak ( hatta %0 oranlı) yeniden yapılandırmaya tabi tutulmalıdır. Çiftçimizin kredi borçları gerektiğinde dondurulmalı, ihtiyacı olan her çiftçimize faizsiz kredi desteği sağlanmalıdır.

3- Çiftçilerin ve esnafın icra aşamasına gelmiş olan işlemleri durdurulmalıdır. Özellikle, Tarım ve Kredi Kooperatiflerinin temerrüt işlemlerine yönelik yüksek faiz uygulamaları durdurulmalı, çiftçilerimizin belini büken bu uygulama çiftçileri rahatlatacak bir uygulamaya dönüştürülmelidir.

  • Çiftçilerin topraklarını ekme konusunda tohum, yakıt, gübre ve ilaç desteğinin yine %0 faizli olarak yapılması sağlanmalı, hatta gerektiğinde daha da ucuza verilerek sübvanse edilmelidir.

Böylece son zamanlarda toplam arazilerin %10’unu aşan ekilmeyen arazilerin ekiminin  ve zirai üretimin teşvik edilmesi sağlanmalıdır.

Bu ülkede ekilebilir bir metre karelik alanın ekilmemesinin sorumluluğunun büyük olacağının idraki içinde olunmalıdır.  Çünkü, bu tür kriz zamanlarında özellikle tarımsal üretimin, bunun uzantısı olan gıda endüstrisinin tam kapasite ile çalışması zorunludur. Krizin hafif hasarla atlatılması için bu gereklidir.

2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan ve insanımızın belini büken kıtlık olayı hatırda tutulmalı ve ondan bir ders çıkarılmalıdır.

5- Günümüzde köylerimizde toprağı işleyecek genç nüfus kalmamış gibidir. Topraklar orta yaşın üzerindeki çiftçiler tarafından işlenmektedir. Hatta önemli bir kısmı 65 yaş ve üstündedir. Bu nedenle 65 yaş ve üzeri de dahil olmak üzere, sokağa çıkma yasağı, tüm çiftçi vatandaşlarımız için (tarım alanında) uygulanmamalıdır

6- Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık ve Gıda Politikası Kurulu etkili ve yetkili olarak çalışmalı, tarımda yeni stratejiler geliştirmeli, gerektiğinde bu konuda destek hizmetleri sunacak “Tarım Bilim Kurulu” ivedilikle  kurulmalı Türkiye’nin kısa ve uzun vadeli “Milli Tarım Stratejisi” bu Kurul tarafından belirlenmelidir.

HATALARDAN DERS ALMALIYIZ

Şükürler olsun ki, gıda konusunda dünyanın kendi kendine yeterli sayılı ülkelerinden biriyiz. Veya biriydik. Uygulanan hatalı politikalar, nüfus artışı ve uluslararası angajmanlar bizim gıdada kendi kendine yeterli ülke olma özelliğimizi yok etti.

Son zamanlarda tarımsal verilere baktığımızda kısmi de olsa bir iyileşme görülmektedir. Bu iyileşmenin daha ileri boyutlara taşınarak tekrar kendi kendine yeterli ülke niteliğini kazanmamız istikametinde çalışmalıyız.

Çünkü, kendi kendine yetebilen bir gıda politikasına sahip  olmayan ülkelerin, hiçbir alanda güçlerini sürdüremeyecekleri açıktır. Karşılaştığımız bu meş’um Corona salgını bu önemli konunun daha da iyi kavranmasına imkan hazırlamıştır.

Unutulmamalıdır ki, özellikle önümüzdeki 3 ay hem ekim hem de hasat dönemidir ve bu dönem gelecek yıllarda geçim şartlarımızın en önemli belirleyicisi olacaktır.  Bu kapsamda, uzun vadede:

1- Çiftçilerin üretim kapasitesi desteklenmeli, köylerin yaşam kalitesi yükseltilmeli, mevsimlik işçilerin ulaşım ve barınma ortamlarının hijyenik olması sağlanmalıdır

2- Unutulmamalıdır ki, ekilmeyen boş bırakılan tarlalar, boş raflardan çok daha korkutucu, çok daha tehlikelidir. Tarlalar doluysa raflar nihai olarak yeniden dolacaktır. Tarımda “Planlı Üretim”e geçiş sağlanmalı, hangi ürün en verimli şekilde nerede ve nasıl yetiştirilir tespit edilerek, ticari faaliyetlerle vatandaşlara etkin bir şekilde nasıl sunulacağına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

3- Ürün bazlı teşvikler belirlenerek tarımda üretim süreci takibe alınmalı, sözleşmeli üretim modeli ve kooperatifçiliğe önem verilmeli, bu modellere yönelik destek unsurların tanımı yapılmalıdır.

4. Sanayideki girişimcilik program destekleri gibi tarımda da genç çiftçiye yönelik teknoloji payı yüksek destekler sunulmalı, özellikle hayvancılık ve katma değerli ürünlere öncelik verilmelidir.

5- Organik tarım her geçen gün popüler hale gelmektedir, bu alanda teşebbüslere destek verilmelidir.

6- Çin, küresel iklim değişikliği senaryolarına göre çok verimli olması ön görülen Güney Afrika başta olmak üzere diğer Afrika ülkelerinde büyük tarımsal işletmeler kurmak suretiyle  büyük tarımsal yatırımlar yapmaktadır. Sosyolojik olarak da tarım emperyalizmi geleceğin önemli tehlikelerinden biri olacak gibi görünmektedir. Bu konu göz önünde bulundurularak ülkemiz ve hinterlandı çok iyi değerlendirilmelidir.

Topraklarımız, iklimimiz, sahip olduğumuz bitkisel çeşitlilik, su potansiyelimiz ve yetişmiş insan faktörümüz en büyük güç kaynağımızdır. Tarım, orman ve hayvancılık ülkemizin kendi gücüyle ayakta durabilmesi için stratejik öneme sahip sektörlerdir. Bunun bilincinde olmalıyız.

Uygulanan yanlış politikalar neticesinde geçmişte gıda üretimi alanında kendi kendine yetebilen dünyadaki yedi ülkeden birisi olan ülkemiz günümüzde kendi nüfusunu besleyemez duruma getirilmiştir. Hâli hazırda tarım ürünleri ithalatımız ihracatımızı geçmiş durumdadır. Bu hatanın düzeltilmesi gerekmektedir.

· Üreticilerimizi ve ülke tarımını çok uluslu ve küresel şirketlere bağımlı hale getiren maksatlı kotalar kaldırılmalıdır. Özelleştirme politikaları yeniden gözden geçirilmelidir.

· Fındık, çay, zeytin, incir, üzüm gibi yıllara sari tarımsal ürünler ile tütün, pamuk, pancar, buğday, mısır, mercimek ve yaş sebze gibi ürünlerle ilgili stratejiler belirlenmeli, özellikle stratejik gıda türleri için ürün ve havza bazlı politikalar geliştirilmelidir.

· Merkeziyetçi bir “Tekçi Borsa” anlayışı gözden geçirilmeli, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi uygun birkaç merkezde başka borsalar da kurulabilmeli, bunların ülke ve dünya borsaları ile entegrasyonu sağlanmalıdır.

· Üretici birliklerinin önündeki engeller kaldırılmalı, bununla ilgili gerekli yasal düzenlemeler en kısa zamanda yapılmalıdır.

· Yerli sertifikalı tohum üretimi önündeki engeller kaldırılmalı ve ileri teknoloji gerektiren tarım ve hayvancılık alanları etkili ve sonuç verecek şekilde desteklenmeli ve denetlenmelidir.  Geçen haftalarda bir üniversitemizde BİYOM ile ilgili meydana gelen olayda olduğu gibi, sorumsuz bürokratik karar ve davranışlara müsaade edilmemelidir.

· Tarımda bilgi birikimi ve bilgi akışı sağlanmalı; tarımsal kuruluşlar, üniversiteler ve üretici birlikleri ile birlikte yönlendirici planlama yapılarak temel gıda maddelerinde ithalatçı konumdan ihracatçı konuma geçilmelidir. En önemlisi tarımsal ve hayvansal gıdada arz güvenliği mutlaka sağlanmalıdır.

· Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımı engellenmelidir.

· Hayvancılık alanında kısa vadeli çözüm olan ithalat yerine, yurt içinde üretim sürdürülebilir şekilde geliştirilmeli ve hayvancılık destekleme konuları ve destek tutarları orta ve uzun dönemleri kapsayacak şekilde stratejik olarak planlanmalıdır.

Son olarak, ekonomide sağlıklı, sürdürülebilir ve başarılı bir politika uygulanabilmesi için ekonominin ve günlük hayatın en önemli girdi unsuru olan enerji konusunda aynı etkinlikte politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bu konuya sadece değinmekle yetinmiş olacağız.

Saadet Partisi olarak ekonomik sistem anlayışımız ahlaki temelli, sosyal donanımlı, adil rekabet esaslı, Pazar ekonomisine dayalı, zenginliğin belli ellerde  toplanmadığı, esnek planlamalı, bir ekonomik sistemdir.

Bu anlayışımıza uygun şekilde, Saadet Partisi olarak krizle mücadelede tarımsal alana yönelik “insanımız ve geleceğimiz” odaklı tekliflerimizi kamuoyu, hükümetimiz, devletimiz ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla paylaşıyor, en kısa zamanda meş’um krizden kurtulmamız ümit ve recası ile başta basın mensupları olmak üzere milletimize saygılarımı sunuyorum. 

Genel Başkanımızın da ifade buyurdukları gibi

Bugüne kadar nice badireleri birlikte aştık. Birlikte ağladık, birlikte güldük. İnanıyoruz ki; bu zor günleri de hep birlikte aşacağız. “

“Karamsarlık yok; umut var.”